Geçtiğimiz günlerde, şehir merkezinde yaşanan bir olay, hem duygusal hem de hukuksal boyutlarıyla dikkat çekti. Dede ve torunları, yıllardır yaşadıkları evlerinden zorla tahliye edilme tehdidiyle karşı karşıya kalınca, seslerini duyurmak için isyan ettiler. "Tahliye etmeyin!" sloganıyla sokaklara dökülen aile, hem kendi durumlarını hem de benzer mağduriyetler yaşayan diğer ailelerin haklarını savunmak için büyük bir toplumsal dayanışma örneği sergiledi. Bu olay, sadece bir aile hikayesi değil, aynı zamanda Türkiye'deki konut sorunlarına ve sosyal adaletsizliğe de ışık tuttu.
Olay, Ali Yıldız isimli emekli dedenin evini kaybetme korkusuyla başlamıştı. Yıldız, 30 yıl önce eşiyle birlikte satın aldığı evinde, yıllar içinde torunlarıyla birlikte mutlu bir yaşam sürüyordu. Ancak, evin bulunduğu arsa, birkaç yıl önce özel bir inşaat şirketine satıldı. Şirket, sözde geliştirme projeleri gerekçesiyle evdeki mevcut sakinleri tahliye etme kararı aldı. Ali Yıldız, 70’li yaşlarına geldiği bu dönemde, evini kaybetmenin ne kadar zor olduğunu dile getirerek, "Burada yıllarımı geçirdim, bu ev benim anılarımın bütünlüğünü taşıyor. Torunlarım burada büyüdü. Hem maddi hem de manevi olarak bu evi kaybetmek bizim için bir felaket." ifadelerini kullandı.
Dedenin bu kararlılığı torunları Levent, Zeynep ve Sinem tarafından da desteklendi. Genç yaşta, büyüklerinin yanına sahip çıkmayı kendilerine görev bildiler. Torunlar, sosyal medyada "#TahliyeEtmeyin" etiketiyle kampanyalar başlatarak birçok insanın ses vermesine zemin hazırladı. İki gün süren eylem boyunca, destek veren vatandaşların sayısı giderek arttı. "Korkularımızı bir kenara bıraktık. Dede ve torun olarak hep birlikte hareket etmeliyiz. Bu ev, birbirimizi bulduğumuz yer," diyen Levent, neden bu eylemin bu kadar önemli olduğunu ise şu sözlerle ifade etti: "Sadece bizim değil, yüzlerce insanın evi tahliye edilmek isteniyor. Bu durum, sadece bir Aileyi değil, tüm toplumu etkiliyor."
Olayın ardından, bölge sakinleri günlerce Ali Yıldız’ın evinin önünde toplandı ve eylemlerini sürdürdü. Sıkça dile getirilen, "Evimizden olsak bile biz burada birlikteyiz!" mesajı, halkın dayanışmasını ve birlikteliğini ön plana çıkardı. Eylem sırasında düzenlenen basın açıklamalarında, konut darboğazı ve kiralık ev sorunları da gündeme geldi. Söz konusu tahliyelerin ardından evin yerine inşa edilecek projelerin, sadece konut değil, aynı zamanda sosyal yaşamı da olumsuz etkileyeceğini belirtildi. Yerel aktivistlerden gelen destekle, yurt genelinde benzer olayların önüne geçebilmek için kamuoyunu bilinçlendirmek adına çeşitli kampanyalar düzenlendi.
Destek verenlerin sayısının artmasıyla birlikte, yerel yönetimden henüz bir yanıt gelmedi. Bu durum, aile için endişe verici. Ancak bu olay, Türkiye’deki muhafaza edilen konut haklarına dair önemli bir tartışmanın fitilini ateşledi. Barınma hakkının kutsal olduğunu ve herkesin güvenli bir evde yaşama hakkına sahip olduğunu vurgulayan Yıldız ve torunları, adalet önünde savaşmaya kararlı olduklarını belirtmekteler. "Biz kaybetmek istemiyoruz. Ve bizi yalnız bırakmayacak bir toplumsal dayanışmanın içinde buluşmalıyız," diyen Ali Yıldız, sonuna kadar hakkını arayacaklarını dile getirdi.
Sonuç olarak, Ali Yıldız ve torunlarının eylemi, sadece bir aile dramı olarak kalmıyor. Aynı zamanda daha geniş bir kesimin sesi ve hak arayışının da bir temsilcisi haline geliyor. Toplumun dayanışma ruhunu ortaya çıkaran bu olay, konut hakları ve sosyal adalet konularında bir dönüm noktası olabilir.