Son günlerde Orta Doğu'nun en çatışmalı bölgelerinden biri olarak öne çıkan Gazze, İsrail Ordusu'nun Han Yunus'a yönelik yürüttüğü yeni askeri operasyonla tekrar gündem oldu. İsrail, Hamas’ın etkinliğini azaltmak ve sivil tehditleri minimize etmek amacıyla başlattığı bu kapsamlı operasyonda, şehirde 15 kilometrelik bir koridor açtı. Bu girişim, hem uluslararası hem de bölgesel ölçekte büyük yankı uyandırırken, İsrail’in uzun vadeli güvenlik stratejileri üzerindeki etkisini de sorgulanır hale getiriyor.
Han Yunus, Gazze'nin güneyinde yer alan ve tarihsel olarak Hamas’ın kontrolünde olan bir bölge. Son haftalarda yaşanan çatışmalar ve artan askeri harekâtlar, sivil halkın yaşamını olumsuz yönde etkiliyor. İsrail ordusu, bu yeni kuşatma ile birlikte, bölgedeki hava ve karadan destekle stratejik noktaları ele geçirmekte ve bu alanda yoğun bir kontrol sağlamak istemektedir. 15 kilometrelik koridor ise, askerlerin hızlı bir şekilde hareket etmesine olanak tanırken, Hamas’ın karşı saldırı düzenlemesini de zorlaştırıyor.
Söz konusu kuşatma manevi ve sembolik anlamda da büyük öneme sahip. Bu strateji, İsrail’in Gazze'deki varlığını pekiştirme çabalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor. Aynı zamanda, bölgedeki diğer gruplara karşı da net bir mesaj niteliği taşıyor. Ancak bu durum, yalnızca askeri değil, aynı zamanda insani anlamda da büyük bir tartışma yaratıyor. İnsan hakları örgütlerinin ve uluslararası toplumun, sivil kayıplar ve insani kriz konusundaki tepkileri giderek artıyor.
İsrail'in, özellikle sivil nüfusun yoğun olduğu alanlarda gerçekleştirdiği askeri operasyonlar, dünyanın dört bir yanında ciddi endişelere yol açtı. Birçok ülke, İsrail'in bu tür askeri eylemlerinin durdurulması gerektiği yönünde açıklamalar yaptı. İnsan hakları dernekleri, sivil halkın güvenliği bakımından endişeleri artıran durumlar geliştirilmesi gerektiğini ifade ediyor. Uzmanlar, yabancı müdahalenin bölgedeki istikrarsızlığı artırabileceği konusunda uyarıyorlar.
Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler ve çeşitli uluslararası kuruluşlar, bu tür askerî muamelelerin uluslararası hukuka aykırılığını vurgularken, barış süreçlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini savunuyor. Gazze'deki insani durumun acil ameliyat gerektirdiğine dikkat çekiliyor. Bölgede yaşayan siviller, çatışmaların bitmesini bekliyor ve bir an önce normal yaşamlarına dönebilmek için barışa ihtiyaç duyuyor.
Öte yandan, askeri ve siyasi analistler, İsrail'in bu tür stratejilerinin kısa vadeli başarılar sağlayabileceğini, ancak uzun vadede daha büyük sorunlara yol açabileceğini ifade ediyor. Hamas’ın yanı sıra bölgedeki diğer grupların da karşı saldırılarını artırabileceği ve bu durumun daha büyük bir çatışmaya neden olabileceği görüşü öne çıkıyor. İsrail’in bu stratejisi, yalnızca askeri bir başarı değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik bir etkide de bulunuyor.
Sonuç olarak, İsrail ordusunun Han Yunus'a yönelik başlattığı kuşatma ve stratejik 15 kilometrelik koridor açma girişimi, bölgedeki gerilimleri daha da artırmış durumda. Bu dinamiklerin, hem uluslararası arenada hem de bölgede muhtemel sonuçları, önümüzdeki günlerde daha da belirgin hale gelecektir. Barış ve güvenlik gündeminin ön planda olması gerektiği, tüm taraflarca kabul edilen ortak bir beklenti olarak öne çıkıyor.