Son günlerde bir cinayet olayı, toplumda büyük bir infial yarattı. İstanbul'da bir koca, hamile eşini öldürdükten sonra cesetiyle tam 10 gün boyunca yaşadı. İlk olarak etrafa yayılan kötü kokular gündeme getirdi. Ancak, kötü kokunun kaynağını araştıran komşular durumu polise bildirdi. Emniyet güçlerinin olay yerine gelmesiyle birlikte korkunç gerçek gün yüzüne çıktı ve madalyonun arka yüzü de ortaya çıkmaya başladı.
İstanbul’un bir semtinde yaşanan bu olay, genç bir çiftin yaşadığı dramı gözler önüne serdi. 30 yaşındaki Mert D. ve hamile eşi Elif D., bir süredir ailevi problemler yaşamaktaydılar. Çiftin çevresi, her ikisinin de gergin olduklarını ancak böyle bir cinayet işleyeceklerine inanmadıklarını ifade etti. Olayın detayları, komşuların yaptığı ihbarla gün yüzüne çıktı. Kötü kokunun kaynağını merak eden komşular, Mert D.'nin evinin çevresinde dolaşarak, durumun ciddiyetini anladı ve hemen polise haber verdi. Ekiplerin gelmesiyle birlikte, Mert D. evin içinde elbiseleriyle birlikte yakalanırken, hamile eşi Elif’in cesedi ise evin bir odasında bulundu. Olay yerine gelen sağlık ekipleri, Elif D.'nin cesedinin birkaç gün önce yüksek ihtimalle yaşanan bir cinayet sonucu hayatını kaybettiğini belirtti.
Bu korkunç cinayet sonrası, toplumda derin bir üzüntü ve öfke dalgası oluştu. Kadın hakları savunucuları, bu tür davaların artmaması için daha fazla önlem alınması gerektiğini savunarak eylemler düzenlemeye başladılar. Mert D., tutuklanarak adliyeye sevk edildi. Olayın ardından başlatılan hukuki süreçte, failin en kısa sürede yargı önüne çıkması ve gereken cezayı alması konusunda kamuoyu baskısı giderek arttı. Ayrıca, birçok insan sosyal medyada bu duruma tepki göstererek, "Bir kadın daha feda edilemez" hashtag’i ile bu cinayetleri önlemek için seslerini yükselttiler.
Mert D.'nin ifadesinde, “Sadece bir anlık öfkeyle yaptım” sözleri ise pek çok insanı derinden yaraladı. Psikolojik sorunları olduğu ileri sürülen Mert, avukatının da yönlendirmesiyle kendini savunmaya çalıştı. Ancak, olayın delilleri ve tanık ifadeleri, hukuki sürecin ağır ilerlemesine rağmen cinayet suçlamasının somut hale gelmesini sağladı. Üstelik, Adli Tıp Kurumu da hamile kadının ölüm sebebinin cinayet olduğunu belirtti.
Bu tür olayların artması, toplumda kadına şiddet konusunu tekrar gündeme getirdi. Yasalar gereğince, şiddete uğrayan kadınların daha iyi korunması için aile ve sosyal politikalar bakanlığı, gerekli düzenlemeleri hayata geçirmeye çalışsa da tablo her geçen gün daha da kararmaktadır. Özellikle, cinayetlerin çoğunun çiftler arasında yaşandığı ve aile içi sorunların, birçok insanın hayatını kararttığı gerçeği, toplum olarak büyük bir mesele haline geldi.
Yapılan tüm bu çalışmaların yanı sıra, insanların bilinçlendirilmesi ve sosyal destek mekanizmalarının güçlendirilmesi gerektiği bir kez daha anlaşılmış oldu. Kadına yönelik şiddetle mücadelede daha fazla sosyal farkındalık yaratmak, sivillere cesaret vermek ve olayların takipçisi olmak adına toplumun her kesimine büyük görevler düşmektedir. Bu tür hunhar cinayetlerin önüne geçmek, herkesin sorumluluğudur. Şimdi ise gözler, davanın nasıl gelişeceği ve Mert D.'nin gerçek nedenlerle yargılanıp yargılanmayacağı üzerinde.”
Tüm bu gelişmeler ışığında, Hamile eşini katleden Mert D.’nin davası, önümüzdeki günlerde yeniden gündeme gelecektir. Bu olay, sadece bir cinayet değil, toplum olarak karşı karşıya kaldığımız büyük bir sorunun da yansıması niteliğindedir. Kadına yönelik şiddetin önlenebilmesi için, toplumsal bilinçlenmenin yanı sıra, yasal düzenlemelerin de etkin bir şekilde uygulanması önem arz etmektedir. Önümüzdeki süreçte, ceza adalet sisteminin nasıl bir yol izleyeceği, bu tür vakalarla tedbirlerin nasıl alınacağı sorusu, pek çok insanın aklını kurcalamaktadır.